Spiritüel1SEVGİ ERSOY Konuşması…

İçimizdeki isyanların susması ve imanların pekişmesi için, içine girdiğimiz zorluklarda, kurtuluşu kaçışta değil de teslimiyette bulmalıyız…

Biz bir bütünüz… Bir kişinin isyanı, bizim de isyanımızdır… Onun imansızlığı, bizim de imansızlığımızdır… Bu konuyla ilgili bir çalışma yaparken, biz de, iman tesis ediyor ve isyanlarımızı susturuyoruz… Kendimiz için de, imanımızı tesis etmek, aynı zamanda o isyanımızı susturmak ve tamamen kendimizi oraya bırakabilmek için…

Çok önemli bir şey fark ettim… Kanserin, tamamen, bizim içsel isyanımızın hücrelerimize yansıması ve hücrelerin de, İlahi irade yasalarının dışına çıkarak aynen bizim isyanımız gibi isyan etmesi, kontrolden çıkması olduğunu…

Yapılan her çalışma, Allah’ın iradesinin ve yasalarının gücünün, hem kendimize, hem hücrelerimize, hem de başıboş üreyen o hücrelere hatırlatılmasıdır… Yani “Yoldan çıktın, hizaya gir…” Oysaki sen yoldan çıktın, senden dolayı o da yoldan çıktı…

Bizim bilincimizdeki, algımızdaki bu çarpılma olmasaydı, böyle bir olay, böyle bir dejenerasyon yoktu yeryüzünde…

Ve bu illüzyonun iyice yoğunlaşmasıyla, bu hastalıklar, bedenlerdeki hastalıklar başladı… Tamamen varlığın yoldan çıkmasıyla alakalı bir husus ve onun yansımasının, hücrelerine, atomlarına, DNA’larına kadar işleyen bir durum…

Bu konu üzerinde yapılacak herhangi bir özel şifa çalışması; yoldan çıkmış olana, orijinal iradenin ve yasaların hatırlatılması içindir… Bu tarz çalışmalarla bunu gerçekleştiriyoruz… Tabii o bizden geçerken, biz de onu hatırlıyoruz… Ve bunu ne kadar tüm varlığımızla yaparsak, ne kadar Bütün olarak yaparsak, o iradeyle, bizden geçerken de o kadar bizdeki şifayı gerçekleştirecektir, bizi de hizalayacaktır, bizim isyanımızı da durdurup, bizi de orijinal halimize geriye döndürecektir… Çünkü biz de iman içerisinde değiliz… Yani auradaki başıboş üremeyi durduruyor…

O başıboş, dizginleri ele almış giden şeyi yeryüzündeki enerji olarak hissetmeye başladım… Bu, düşünceler, duygular, hücreler, atomlar, elektronlar, DNA’lar, her şey… Bütün alt âlemler ve orta âlemler, şu anda bizim yaşadığımız âlem ve görünen ve görünmeyen olarak ne varsa…

Aslında bizim görünmeyen varlıklarımız da başıboş bir vaziyette dörtnala gidiyorlar… Yani öte âleme geçmiş olan ruhlarımız da zincirden boşalmış gibiler şu anda… Hatta planlar bile şu anda yoldan çıkmış vaziyetteler… Bu kaos, karmaşa onun için yaşanıyor Dünya’da… Ve Yaratıcının gücünü, aşağıda hatırlayıp, hatırlatacak bedenlilere ihtiyaç var… Çünkü ancak bedenliler duyurabilirler bedenlilere… Ve şimdi biz, yaptığımız bu tarz çalışmalarla aynı zamanda bir bedenli olarak alt âlemlere söylüyoruz bunu, mikro organizmalara…

Biz işte şu anda kanserin arkasındaki fırsatı ve potansiyeli görmek üzere bir yolculuğa çıkıyoruz… Ve bize bu fırsatı, şimdi kanser veriyor… Yeniden imanımızı tesis edebilmek ve yeniden hizalanabilmek, yeniden orijinalitemize dönebilmek için…

Bunu objektif bir şekilde görebilmemiz için, tamamen arınmış olmamız lazım… Nelerden arınmış olmamız lazım..? Düşüncelerden ve duygulardan arınmış olmamız lazım ki, o zaman görebilelim… Çünkü duygularla baktığımız takdirde korkuyoruz, “Aman bana gelmesin…” diyoruz… Düşünceyle baktığımız takdirde, nasıl kurtulacağımızın yollarını arıyoruz… Bunlarla baktığımızda bu iş olmaz… Burada, yasayı hatırlayıp ve yasayı direk olarak oraya nakletmek lazım… Yani Yaratıcı’nın ihtişamını, ihtimamını, yüceliğini ve yarattığının orijinalliğini hatırlayıp, oraya hatırlatmak lazım… Şimdi biz bunu yapıyoruz… Aslında kanser, bize, Birliğin, ne kadar dejenere olarak dağıldığını gösteren bir hastalık…

Literatürde kanser, “Ölmeyi reddeden hücre” olarak da geçiyor… Yani hücre, ölüp yenilenme aşamasını reddediyor ve ölmeyip değişerek başka bir şekilde hayatını devam ettiriyor… Yenilenmeyi reddediyor… Aslında ölümsüzlüğü reddediyor… Yani Yaratıcı’nın hilafında kendi yaratmaya çalışıyor… İşte en büyük isyan… Kendi özerkliğini ilan ediyor, bayrağını çekiyor ve kendi bildiği gibi gitmeye başlıyor… Tamamen yasaların dışına çıkıyor…

Tabii ki, sen nasıl yukarıya isyan ediyorsan, o da sana isyan ediyor… Yani mekanizma bu sefer böyle işlemeye başlıyor… Sana isyan ediyor, senin birliğini ve bütünlüğünü tehdit ediyor… Sen de, Yaratıcı’nın birliğini tehdit ediyorsun isyan ederek, onun yasaları doğrultusunda hareket etmeyerek… Yaratıcı’nın birliğine halel getiriyorsun. O da (hücreler) senin birliğine bütünlüğüne halel getiriyor, beden bütünlüğüne halel getiriyor…

İşte burada şifa çalışmalarıyla, bu gücü hakikaten kabul etmek gerek… Yani böyle bir güç var, bu gücü kabul ediyorum… Tabii ki; aynı zamanda şifa yaparken, onun içinde sana kabul ettirici bir titreşim var… İşte sen de şifa yaptıkça, imanın pekişiyor, yükseliyor, teslimiyetin oluşmaya başlıyor… Kendi içinde böyle bir güç var… Yaratıcı’nın yasalarından, imandan haberdar ediyorsun hücreleri… Ona diyorsun ki; “İman et, iman et, isyanı bırak, o bütünü fark et ve bütünün içinde ol, bütüne geriye dön, aldın başını gidiyorsun…”

Ben hiçbir şey bilmiyorum, ben sadece isyan ediyorum… İsyanın dışında bir şey yapmıyorum… Peki, nereden biliyorum bunu..? Hiçbir şeyi beğenmiyorum, çok kibirliyim ve her şeyi suçluyorum… Kendimi suçluyorum, başkalarını suçluyorum… Kendimi çok beğenmişim…

“Pişman olan sizlersiniz…” Bu pişmanlığı mutlaka yaşamamız lazım… “Umut Sevgi’dir…” İşte onu hatırlamamız lazım… Bakın bütün bunlardan kendimizi çektiğimizde, öfke yok, isyan yok, imansızlık yok, ortaya bir tek şey çıkıyor biliyor musunuz? Sevgi… İşte hakiki Sevgi çıkıyor… Orada kendini bırakıp gidiyorsun… “Umut sevgidir…” çıkış orada…

SEVGİ ERSOY